Güçlü olmak böyle bir şey sanırım. Ne kadar vururlarsa vursun, ne kadar güvenini kırarlarsa kırsın, ne kadar yaralarlarsa yaralasınlar, senin ayağını yere sağlam basarak yüzünde samimi gülümsemeyle yola devam etmen…
Ellerini cebine sokup, dilinde türküyle avare avare yürüyüp, yüreğinde huzurla dolaşmak kadar keyifli güzel haberler almak. Ya da güzel haber aldığında yüreciğinin dinginleşmesi ne güzel…Tedirginken yolun kıyısından kıyısından gidip kendini emniyete almak, gözünü arkana da alıp tedbirli olmak lazım. Huzurluysan yolun ortasından ellerin cebinde tedbirsizce yürürsün. Ne güzel yolun ortasında gözün arkada olmadan yürümek. Hep böyle olsak, ellerimiz cebimizde…
Lakin kafi değildir, yaşıyorsan yaşadıkların. Yaşayacaksın daha hayatın kafi gelene dek, yaşaman gerekenleri. Yolun kıyısında yürümen lazım pek çok zaman, gözün arkada.
İşte öyle…
Cuma günü yaptığımız haberin ardından Kaymakamımız Ahmet Ümit'in olaya el atmasıyla çözülen sorun sonrası derinden bir ohhh çektim. Ne güzel çözümlenmesi çözümü yok zannedilen sorunların. Ne güzel, hayatta olması gereken durumların istenilen hal alması. Ne güzel, çocukların yüzünün gülmesi. Ne güzel bazen de olsa yolun ortasından ellerin cebinde, dilinde türküyle gezermiş gibi dolaşmak.
Buradan şunu anlıyoruz ki; çözüm sadece bize sunulan değilmiş. İstenildiğinde istenilen gibi çözümlenebiliyormuş çözümsüz zannedilen sorunlar. Çözüm iki tarafında yüzünü gülümsetebiliyormuş.
Kaymakamımız Ümit Serik'imizde yeni bir yüz. Anladık ki “eğitim şart” ilkesini sadece dillendiren değil yaşayan biriymiş. Ayşegüller ve Alihanlar bu hafta okullarına gidebilecekler. Onlar adına teşekkürlerimi sunuyorum bu olayı çözen yüreklilerden.
İçine feryadını gizlemiş sessizliğimiz kalmayacak, çarenin olduğu yerde çaresizlikmiş gibi olması gereken durum olmayacak, Bugün çözümü varken çaresizliğin, yarınlar çaresizlikle geçmeyecek. Çare bizken, çaresizlik hüküm süremeyecek….