Siz yapar mıydınız? Belki de hala yapıyorsunuzdur. Çıktığınız nokta ile vardığınız yer arasını adım adım saymak. Merdivenleri saymak. Nar tanelerini, bir kaşıktaki pirinci, sualtında kaç saniye nefessiz kalabildiğinizi, portakalın dilimlerini, yolda araçla seyahat ederken kaç ağaç görebildiğinizi ve yıldızları:
Kederimizin, keyfimizi sollamasından mı, artık büyüdüğümüzden mi bunların bir çocuk saçmalığı olarak kalmasından mı yok şimdi bunlar.
Olmasın ne gam.
Olmasın artık çocuk oyunları. Yeryüzünde çocuklar koca koca adamların attığı kimyasal bombaların altında titreyerek, şehadet parmağı yukarıya dönük oyunlarını bize bırakıyorsa, bozulsun çocuk oyunları. Ekranlardan, gazetelerden gözlerimizle şahit olduğumuz sıra sıra dizilmiş çocukların cansız bedenleri, öylece dururken, annelerimiz dikmesin bize bez bebekler. Almasın babalarımız bize tek bir şeker.
Okullar açılacak. Serbest mi, forma mı olsun kıyafetler, tartışılacak. Bin çözümleme yapacak uzmanlar. Serbest olsun; ne kadar rahatlık, o kadar özgür beyinler', forma olsun; öğrenci olduğu belli olsun.' İstanbullular 16 Eylül'de dikkatli olsun, trafik hayatı felç edecek.
Felç mi?
Az uzağımızda sınır komşumuzda yaşayan çoğu ebeveynler felçli bir evlada bile razıyken, şimdi evleri bomboş. Okula gönderecek evlatları yok. Sevgilisi terk etti diye seans seans tedavi görürken kimileri, evleri bomboş kalmışlar yüreklerini hangi düşünceyle tedavi edebilecekler. Bu psikoloji, onları nasıl normal insan gibi yaşatacak.
Çocuklar, gençler. Yaşı kaç olursa olsun insan onlar, insan. Fakat insanlıktan nasiplenmemişlerin insafsızlığıyla, gözler önünde kıyılıyorlar. Bu kıyım, yediğimizi boğazımızdan geçirmiyor, içtiğimizi burnumuzdan getirtiyor. aman yüreğim kıyıldı, çevirin şu kanalı' mı diyorsunuz. Bu gün onlar o durumdaysa, bu zulme bakmaya dahi katlanamıyorsanız, sıra size daha çabuk gelecek demektir. Susmak, ikrar etmektir.
Ses birliği edip bu katliama' dur!' diye bağırılmalı.
Ülkelerin görünen köyün ardındaki gizli anlaşmaları bizi aman banane'ciliğe itemez. Ülkemizin başka sorunları varken, sıra onlara mı geldi demek dar yüreklilerin cümleleri. Bu dar yüreği sıksan bir damla kan çıkmaz. Nende mi? Taş kesilmişlerdir de ondan. Merhamet bu ahir olaylarda da kıpırdamayacaksa, toprağın altında hesap verirken ince ince, yaradanım bana acı' derken mi harekete geçecek. Berzah aleminden haber veren bir peygamberin ümmetleri merhamet etmeyene merhamet edilmez' kaidesini es mi geçiyor. Asra yemin eden' yaradan İnsanların ziyanda oluşunu haber vermişken, bizler yaptıklarımızı doğru yapamazsak iman etmiş olmamız bizi feraha kavuşturur mu?
Dünya bir gölgelik. Bugün bu gölgede acı var. Yürekleri, kızgın demir çubuklarıyla dağlayan bir acı hem de. Hiç mi elimizden bir şey gelmiyor. Ehemmiyetsiziz elbette duamız olmasa. Bugün dua çok şey. Çok şeydi zaten ya, şimdi daha da çok şey. Dua dua yalvarılmalı. Bu zulüm bitsin, ölümler sussun. Zalimler karanlığında kalakalsın.
Dua da mı edemiyorsunuz. Farkında olun. Lütfen fark edin 2013 yılında bu dünya da bir mezara onlarca insan gömüldü. Hem de yayacağı hastalıktan korkularak.
Fark edin; iç savaşlar binlerce insanı, yüzyıllarını, tarihini, kültürünü yok etti.
Ve fark edin;
Güzel ülkemde pamuk ipliği koparsa ne fırtınalar kopar.
Ağzının suyundan kuyular dolmuş aslanları uyandırırsak, vah ki vah.
Fark edin, dua edin ve lütfen sessiz kalmayın: