AKCİĞER Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) üyesi Prof.
Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, deprem bölgesiyle ilgili 'silika' uyarısında
bulundu. Prof. Dr. Akkoyunlu, "Her binada asbest var diyemeyiz ama silika
binanın, betonun, kumun, toprağın olduğu her yerde bulunabilir. O nedenle
deprem bölgesinde asbest riskinden daha çok silika riskini konuşmamız
gerekiyor" dedi. Prof. Dr. Mehmet Bayram ise bölgeye gıda, su, giyecek
gibi yardımların yanı sıra koruyucu toz maskelerinin de gönderilmesi, gönüllü
olarak yıkım işlerinde çalışanların da mutlaka koruyucu önlemler almaya dikkat
etmesi gerektiğini vurguladı.
Antalya'da Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD)
tarafından düzenlenen 8'inci Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi'nde (UASK 2023),
büyük afet sonrası bölgedeki binaların deprem ya da kontrollü yıkımına bağlı
olarak meydana gelen yoğun toz maruziyetinin yaratabileceği akciğer hasarları
konusu da ele alındı. “Deprem ve Akciğer Hastalıkları" başlığı altında
yapılan bilimsel oturumda, bölge halkının yoğun toza maruziyeti sonucu
karşılaşabileceği akciğer hastalıklarının önlenmesi için alınabilecek tedbirler
ve hastalık yönetimi değerlendirildi.
BÖLGENİN HAVA KALİTESİ DEPREM SONRASI DEĞİŞTİ
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Ulusal Hava
Kalite İzleme Ağı, Sürekli İzlem Merkezi (SİM) verilerine göre; depremden
etkilenen illerin bulunduğu bölgede hava kirliliği depremden hemen önceki gün
risksiz düzeydeyken, depremin olduğu gün ve sonraki günler, havadaki toz
partiküllerinin de etkisiyle yıkımın en çok yaşandığı illerden Kilis, Hatay
gibi merkezlerde tehlikeli düzeylere ulaştı. Depremin üzerinden 1 aydan fazla
zaman geçmesine rağmen, bölgedeki bazı merkezlerde hava kirliliği oranları
halen 'hassas' kişiler için orta kalitede olarak ölçümleniyor. Bazı yerlerde
kontrollü bina yıkımlarının da sürdüğü bölgede, havaya yayılan inşaat
tozlarının içeriği ise çok çeşitli akciğer hastalıkları açısından risk
oluşturuyor. Ancak uzmanlar asbestten daha çok, tuğlada, taşta, hatta toprakta
dahi bulunan “silika" nedeniyle oluşabilecek ve akciğer sertleşmesi ile
seyrederek ölüme neden olabilen silikozis hastalığı riskleri konusunda
uyarıyor.
"SİLİKA, TAŞIN TOPRAĞIN OLDUĞU HER YERDE VAR"
ASYOD Denetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu
"Aslında birbirine benzer iki şey çok karışıyor. Bir tanesi asbest, diğeri
silika. Silika, ayağımızı bastığımız toprak, duvarlarımızı ördüğümüz tuğla,
taşın olduğu her yerde, doğada en fazla bulunan madendir. Kısaca taş ve toprak
dediğimiz zaman bilimsel anlamda aklımıza gelen şey, silikadır. Deprem bölgesi
için şunu söyleyebilirim, silikanın hem yoğunluğu hem maruziyet riski, hem de
hastalık yapma potansiyeli asbeste göre çok daha büyük, erken dönemde hastalığa
neden olma riski çok daha fazla. Çünkü her binada asbest vardır diyemeyiz ama
silika, toprağın olduğu, betonun olduğu her yerde var. Çok daha yoğun bir
şekilde bulunma potansiyeli taşıyor" dedi.
"TOZ MARUZİYETİ BRONŞİT, KOAH GİBİ HASTALIKLARI ALEVLENDİRİR"
Silika maruziyeti sonucu meydana gelebilecek hastalıkların
öyle birkaç günlük maruziyetle ortaya çıkmadığını da vurgulayan Prof. Dr.
Akkoyunlu, şu bilgileri verdi: "Yıkımdan sonra ortaya çıkan toza
maruziyetler genelde geçici hava yolu enflamasyonlarına, astım, KOAH veya
kronik bronşit alevlenmesine ya da akut bir bronşite neden olur. Ama iş
silikozise kayacaksa, o zaman risk, bu yıkıntılarda profesyonelce çalışan ve
uzun süre görev alan insanlara yöneliyor. Depremin üzerinden 1 aydan fazla süre
geçti ve orada hala aktif şekilde bu işlerde çalışan insanlar var. Eğer
korunmuyorlarsa, bariyer önlemlerini almıyorlarsa, maalesef bunlar risk altında
olacaklardır"
SİLİKA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ TEPKİSİNE YOL AÇIYOR
Enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ortaya çıkan tozlardaki
silika maruziyetinde iki önemli hastalığın meydana geldiğini de sözlerine
ekleyen Prof. Dr. Akkoyunlu, "Bir tanesi 'akut aksiliyer silikozis'
dediğimiz, belli bir süre yoğun toza maruziyetle ortaya çıkan ve bunun
sonucunda çok daha hızlı bir şekilde ortaya çıkan silikozis tablosu. Tozlar
akciğere geliyor, yerleşiyor, savunma sistemimiz buna karşı aşırı bir reaksiyon
gösteriyor ve buna bağlı akciğerde bir sertleşme meydana geliyor. Bu bazen
aylar içinde bazen de birkaç yıl içinde meydana gelebiliyor. Maalesef tedavi
açısından yapılacak pek bir şey olmayan bir hastalık. Solunum yetmezliğine
gidebiliyor ve hatta ölümle sonuçlanabiliyor. İkinci durum ise çok yoğun bir
maruziyet değil ama çok uzun yıllar maruziyete bağlı ortaya çıkan silikozis
tablosu. Bu da 20-30 yıl sonra kendini gösteriyor. Aynı şekilde savunma
sistemimizin oluşturduğu aşırı reaksiyonla beraber bu da solunum yetmezliğine
ve akciğer sertliğine gidiyor ve maalesef ölümle sonuçlanıyor. Maske ve uygun
iş kıyafetiyle bunların önüne geçmek mümkün. N95 veya N98 dediğimiz özel toz
maskelerini kullanmak gerekiyor" diye konuştu.
"ASBEST MARUZİYETİ DAHA DÜŞÜK AMA DNA'YI BİLE
ETKİLİYOR"
Asbestsin oluşturacağı etkilerin ancak 20-30 yıl sonra
ortaya çıktığına ve asbeste maruziyetin silikaya göre çok daha az olduğunu da
uyarılarına ekleyen Prof. Dr. Akkoyunlu, sözlerini şöyle noktaladı:
"Asbest, mikroskobik olarak uzun ince bir yapıya sahiptir. Kılıç gibidir
yapısı. Bu, solunumla beraber alınır, akciğerlerden kese kese geçer, akciğer
zarına yerleşir ve bu kılıçlar nefes alıp verişimizle beraber, oradaki hücre
içi DNA parçalarını kesme potansiyeli kazanır. DNA üzerinde hasar yapıcı etkiye
sahip bir potansiyeli vardır. Silika aslında akciğerin dokusunu etkileyip
sertleşmeye neden olurken, asbest akciğer hücre DNA'sını dahi etkiler. Bu
nedenle ikisinin yarattığı sonuçlar birbirinden aslında çok farklıdır. Biri
solunum yetmezliğine götürürken, diğeri kanser ya da akciğer zarının
kalınlaşmasına neden olur"
"BÖLGE İHTİYAÇLARINA TOZ MASKELERİ DE EKLENMELİ"
UASK 2023 Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bayram
ise bölgede orta veya ağır hasarlı binaların sistematik olarak yıkımının halen
sürdüğüne dikkat çekerek deprem bölgesi ihtiyaç listesine toz maskelerinin de
mutlaka eklenmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Bayram, gönüllü olarak enkaz
yıkım çalışmalarında yer alan vatandaşların korunma önlemlerine dikkat etmekte
ihmalkar davranmaması gerektiğini vurguladı ve şu uyarıları yaptı:
"Bölgeye şu ana kadar yardım malzemesi olarak gıda, yiyecek, diğer bir
sürü pek çok şey gönderildi. Ancak yıkımlar esnasında ortaya çıkabilecek toz
salınımı nedeniyle oluşacak hastalıkları önlemek açısından, toz maskesi de
gönderilmesi gerekiyor. Ayrıca o bölgede yaşayan vatandaşlar özellikle enkazdan
bir şekilde uzaklaşamayan vatandaşlar mutlaka toza maruz kalmamak adına bu
maskelerden kullanmalı. Aynı şekilde yıkıntılarda gönüllü olarak çalışan
vatandaşlar profesyonel eğitim almadıkları için, maske kullanımı konusunda çok
hassasiyet göstermiyor olabilirler. Yıkım işlerine yardım eden gönüllülerin
mutlaka koruyucu önlemlere dikkat etmesi gerekiyor. Özel toz maskelerini ve
koruyucu iş tulumlarını mutlaka kullanmaları lazım" DHA

