Kahve Zamanı…

Sanırdım ki çocukken, ömrümüzden yokuş aşağı inerken tadabileceğim o köpüklü kara içeceği. Ama illaki köpüklü.

Bir defa en muhteşem anların şahididir o. O içilmeden mutlu yuvalara adım atmanın yolları dahi konuşulamaz. Esas kız, elleriyle tek tek ve büyüklerden başlamak usulüyle dağıtacak, kenarı çekilecek. İlk yudumlar kibarca dudaklara götürülecek ve kıymetli mevzulara hayırla girilecek. Esas oğlan yüzünü buruşturup devam ederse içmeye kendisine sunulanı, bu iyiye işaret sayılacak. Düşünülecek ki; tuzlu-ekşi de geçse beraber yaşanacak yıllar bu oğlan sabırlı; ‘senden gelene hay hay' içeriz diyecek.

Yorgunluğu alan, dostlarla muhabbeti asilleştiren, anları özelleştiren, kırk yıl hatır veren kahveden bahsediyorum. Şimdi paket içine sıkıştırılan, Neccafe, Espresso, Cappucino ve daha onlarca çeşidi olan kahve değil bu yazının değerlisi. Bahsettiğim en kallavisinden Türk Kahvesi. Tarifi yapanın elinde olan kahve, işaret ve başparmağıyla alınıp dudağa götürüldüğü an görevini tamamlamıştır. İş, artık içenindir. İçen kahvenin hatırına boyun eğmelidir. Kahveyi içtiğin an sıradan, beraber olduğun kişi herhangi biri değildir. O, değer verdiğindir.

Koyu bir kokunun sarmaladığı kahvenin fincandaki telvesi de bir bulaşık değildir. Kimileri için gelecekten haber, geçmişten bilgidir. Elbette bir ritüeli vardır. Sağ elle hafif sallanır fincan, ‘neyse halim çıksın falım' dileğiyle fincanın ağzı, tabakla buluşturulur. Çabuk soğuması adına da tercihen parmağınızdaki yüzük çıkarılır, itinayla ters fincanın üzerine koyulur. Sabırla beklenilen aranın ardından heyecanla kahve telvesinin kişiye özel şekilleri incelenir ve yorumlanır. Çoğunlukla ‘a bak burada ne var', ‘aaa bak nasıl da belli' ünlemleriyle uzun uzun konuşulur. Yorum yapan da, dinleyen de bilir fincandaki şekillerden hayat yaşanmayacağından. Ama rahatlatır işte ya da soru işaretleri bıraktırır kafada. Ben, kahvesini içtiğim fincana bu saygısızlığı yapmayanlardanım. Öyle ya ortada her tarafı kahve olmuş bir bulaşık kalıyor. Kafedeyseniz garson, evdeyseniz mutfaktaki bunu masum karşılamayacak.

Şimdi köpüklü bir Türk Kahve içmenin tam zamanı, kırk yıl hatırla…

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

*Kahvenin kökeni Arap yarımadasıdır. İlk bilgiler 10. yy'da bir Arap doktoru olan Rhazes'e uzanırsa da, kullanım MS 575 yıllarında başlar Kahvenin ilk elde edildiği Ağaç olan Coffea Arabica Etopya'da yetişmiştir Daha sonra kahve elde edilen diğer ağaçlar olan Coffea robusta ve liberica'da Afrika'da yetişmiştir. Etopya'da başlangıçta az olan üretim bu ağaçların Yemen'de yetiştirilmesi ile artmıştır.

* Bir kahve tohumu ekildiğinde, tüketilebilir meyvesinin ürün vermesi beş yıl alır.

* Türkler, 14. Yüzyılda kahve tanelerini öğütmeye ve kavurmaya başladılar ve 300 yıl kadar sonra 1600'lerde dünya çapında kurulan pazarlarda kahvenin ana dağıtıcısı oldular. 16. Yüzyılda, Türk kadınları, kocaları ailenin kahve kabını dolu tutmayı başaramadıklarında onlar boşuyorlardı. Kahve çekirdeklerini güzelce öğütme ve kaynar suda pişirme “Türk Kahvesi” olarak bilinir. Türkiye'de ve Yunanistan'da veya Türk Kahvesinin sunulduğu herhangi bir yerde bugün de hala bu şekilde yapılmaktadır .

* Bir kahve sever olan Bethoveen, kahvesi hakkında o kadar ayrıntıcıydı ki, her kahve hazırladığında bir fincan için 60 kahve tanesi kullanırdı.

*1 Ekim Japonya'da resmi Kahve Günü'dür.

*İtalya'da kahve pişirme işiyle meşgul olanların ortalama yaşı 48'dir. Kahve pişirme işi İtalya'da saygın bir iştir.

*Bir kahve çekirdeği ilk hasadını yaklaşık 5 yıllıkken verir. Bundan sonra 15-20 yıl boyunca sürekli üretir.

*İlk kahve içicileri olan Araplar, kahvelerini pişirme sürecinde baharatlarla tatlandırmışlardır.

Kahvenizi Bir de Böyle Yapın

Taze kavrulmuş, pudra inceliğinde çekilmiş Türk Kahvesi çekirdeklerini kullanın. Her porsiyon için bir tepeleme tatlı kaşığı (7-8 gr.) kahveyi, boş ve kuru olan cezvenin içine koyun. Not: Kahvenin köpüğünün ideal kıvamda olması ve kahvenin yeterince kabarabilmesi için porsiyon miktarına uygun boyutta cezve kullanın. Arzu edilen miktarda şeker ilave edin. Aşağıdaki ölçüleri kullanın.Sade – Hiç şeker eklemeyin.Az şekerli – 1 küp (2-3 gr.) şeker Orta şekerli – 1.5 küp (3-4.5 gr.) şeker Tatlı / şekerli – 2 küp (4-6 gr.) şeker Her porsiyon için bir kahve fincanını oda sıcaklığında su ile doldurun ve cezveye ilave edin. Cezveyi ateşin üzerine yerleştirmeden önce malzemeyi iyice karıştırın (ateşin üzerine yerleştirdikten sonra kesinlikle karıştırmayın).Cezveyi düşük ayarda olan ateşin üzerine yerleştirin (ortalama 3 dakikaya denk gelecek şekilde pişirin).Eşit köpük dağılımı: o İlk kabarma (yaklaşık 80 derece) : Kahve köpürmeye başlayacaktır. Köpük cezveden taşmadan önce cezveyi ateşten kaldırın ve köpüğü eşit şekilde kahve fincanlarına dökün. Sonra cezveyi tekrar ateşin üzerine yerleştirin. o İkinci kabarma (yaklaşık 90 derece): Köpük tekrar yükselecektir. Kahve taşmadan önce cezveyi ateşten kaldırın. Bir kaç saniye kahvenin dinlenmesine izin verin. (Tercih ederseniz bu aşamayı tekrarlayabilirsiniz fakat kahveyi kaynatmamaya özen gösterin, aksi takdirde kahve acı ve sulu olacaktır). o İlk kabarmada olduğu gibi diğer kabarmalarda köpüğü fincanlara eşit olarak paylaştırın, böylece bütün fincanlarda eşit miktarda kahve bulunacaktır. Servise çıkacak kahvelerin yanında bir bardak su ikram edin.

Kahve hakkında bilgi edinmek isteyenler Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği'nin web sitesine bakabilirler. “geleneksel ve manevi mirasımız olan Türk kahvesinin kültürel değerine inanan, kültürümüzün ulusal ve uluslararası bilinirliğine katkıda bulunmak isteyen gönüllülerin bir araya gelmesiyle 2008 yılında kurulmuş ve resmen faaliyete geçmiş” olan sitede çok değerli ve geniş bilgiye sahip olabilirsiniz.