Kalın Pencere…

Hayat; pencereyi açamayanlara yaşanıyor gibi gelmiyor. Yaşıyorsun, belli nefes alışından da o kadar. Belki de yaşayan ama ölü olansın. Zirve sahipleri demiyor muydu; yaşayamayanlar ölülerdir.

Öylece oturakalmışım pencere önünde. Görüyorum camın ardında gelip geçenler var. Durağanlık yok, hep hareket halindeler. Geçtikleri yol aynı ama her geçiş bambaşka. Dünleri yaşamışlar, yarında yaşamak ümidiyle yürüyüş halindeler. Zaman şahit ki, geçip giderken tükenmiyor, kendini tüketmeyenlere.

Oysa ben pencerenin dibinde zorla oturtmamalarına rağmen ‘ziyandayım.' Zamanı tüketen ve ‘tükenen' gruptan. Okumuştum evvelinde, kemiklerimiz tekrar vücuda gelip, ruhuyla vuslat bulduğunda bir bir dökülecektir günlerin hesapları. Bilmenin dayanılmaz ağırlığı omuzlarımdayken ben kalın bir camın ardından -belki de bir kafeste- ‘dışarıya' bakıyorum. Bu bilmek ve hareketsizlik halimle sırtımdaki kamburdan da haberdarım. Parçam olmuş durumda şimdi. Şeklimi bozan o kamburun müsebbibi benim. Koparamadığımı ya da benim kaçamayacağımı bildiğinden beri benimle. Bu kamburla bu pencerenin önünde durmak daha da zor.

Dışarıdakiler de beni görüyor mudurlar acaba. Buradan görünen onlar, benim farkımda değiller gibi gözüküyor. Ben ne çok istiyorum; beni görsünler, bana gülümsesinler ve bana yaşanılası bir hayat bağışlasınlar. Tıpkı kendilerinin ki gibi.

Bu pencerenin dibinde, sırtımda kamburla şimdi bir de göğsümün üzerinde içimi daraltan bir ağırlık oturdu. Umutsuzluk… Koyu bir umutsuzluk. Demirden. Paslanmış, buz gibi üstelik.

Dışarıda bir fırtına. Önüne kattığını sürüklüyor. Yolun sakinleri yine ‘yürüyorlar.' Fırtına dokunamıyor onlara. Yoldakiler de hazırmış belli ki, gelir diye. Gelince de yollarından, yürüyüşlerinden, ‘varış'ları uğruna taviz vermiyorlar.

Şu pencereyi bu fırtınada açsam, önüne katamadıklarından olsam, ayağa kalkınca kamburum sırtımdan yuvarlansa, göğsümün üstündeki demir yere düşse, ben ‘ses' versem yoldakiler, yoldaş olsalar bana da ‘yürürken.'

Bunca oturan yürümesini becerebilir mi ki?

Pencere açıl, çekil ‘hayat'la aramdan.