”Yaşamak değil/ Beni bu telaş öldürecek” diyen şiir de (Özdemir Asaf) ölümün kol gezdiğinden emindi hep telaşlı bizler gibi. Ölümcül virüs; telaş. Çağımızın mağdurlarıyız. Çoğumuz da bu virüsün zayiatıyız. Yaşamak değil bizimkisi, telaşla ha bire ‘yetişme' arzusu. Kocaman okyanusun içinde tek balık bizmişçesine, yorulduğunu fark edememecesine yüzmek. Elindeki yağ dolu kaşığı dökmeme arzusuyla, geçtiğimiz yerleri görememek.
Geçip gidiyoruz. Soracaklar; Yaşadınız mı?
Sorun şimdi kendinize:
Yaşıyor musunuz?
Yaşıyor musunuz, peki nasıl? ‘yaşıyorum' demenin hakkını vererek mi?
İncinmeyin cevabınızdan ya da incinin. İncinirseniz ‘ölürsünüz'. İyi bir şey ölmek.
Ben her gün ‘ölmek' istiyorum.
Bu harab olmuş hayatımızdan bitap düşmüşken son çare ölüm. Ölmek istiyorum. Bedenimde sakladığım ruhumun enkazını kaldırmak ölümle mümkün ancak.
Zamanın hayhuyu ölmeye izin vermiyor ya, bir yol bulmalı, ölmeli. Son vermeli; ruhumuzun sahip olmadığı yaşantıya. Ya keskin bir anda sona varmalı, ya yavaş yavaş. Acıya inat, kararlı kalmalı. Terbiyesizce davrandığımız hayat aceleciliğimize kızgınlıkla buna mecbur bırakıyor bizi. Hak ettik çoktandır. Vurdumduymazlığımız boylar aştı. Afetimizi göremeyecek kadar da kör etti galesiz tavrımız. Hayvanlaşmışlığımız hayvanları utandırıyor.
Zordayız, dardayız. Tek çare ÖLÜM!
Son çareyi başa alalım. “Ölmeden önce ölelim.” Geçerli çıkış yolu bu. Olumsuz olan ne varsa hayatımızda, bize engel her ne ise ‘öldürmeliyiz.' Ölüler geri gelmez, ses vermezler.
Arsızca saldıran telaşlılığımızı boğarak öldürmeliyiz. Hah şimdi nefes geldi ruhumuza. Durun, dinleyin gelen huzuru.
Hep başkasını suçlu görmeyi karnından bıçaklamalıyız. Oh… Hakimiyet bizde.
Ben, ben, ben… Benim'i tokmakla ezmeliyiz. Ölümü, en hak eden o. Hep ortadaydı. Yok olsun sonsuza değin. Çok şükür, şimdi gözlerimize fer geldi.
Kinimizi zehirlemeli, nefretimize kurşun sıkmalı…
Ve mayamızı tutturamadığımız sevgisizliğimiz, ona ölümlerden ölüm beğenmeliyiz. Diri diri toprağa gömmeli. Başucunda bir Fatiha göndermeden ardın sıra kaçmalı.
Ölmeliyiz. Biz olmayan bu bozuk hallerimizi öldürmeliyiz.
Her sabah, yatarken öldürdüklerimizin saflığıyla aynaya bakmalıyız. Aynadan gördüğünüz siz misiniz şimdi?
Sorun kendinize: yaşamaya hazır mıyım.
Hazır mıyız?
“Dünyada garip gibi yahut yolcu gibi ol ve nefsini ölü, kabir halkından bil.(S.A.V.)”meye.