Yıllar geçmiştir aradan ama ilk buluştuğun anda muhabbetin
dibini bulmuş, keyifli kahkahaları patlatmışsındır onlarla. Ardından bir
şeylerin kovalamadığını bilsen de hızlı koşuşturmanın arasında ne denli hızlı
yol aldığını fark ettiğinde ve geçmişe döndüğünde yıllar seni götürüverir
çocukluğuna. Meselenin yol almak değil, yolda olmak olduğunu kavradığın
yaşların içinde insan geri dönüp şöyle bir bakıyor ilk yol arkadaşlarına.
Hayatın ritmi atıp dururken, bir arkadaşım iş yerimde kapıyı
çaldı. Serikli olmamızın ortaklığıyla bir şekilde görüştüğüm, selamlaştığım
arkadaşımı görür görmez çocukluğum da içeriye girdi. Öyle ya çocukluğumuz hep bizimle
değil ki, o uçsuz bucaksız her yerde. Bir parçası da aynı sıraları
paylaştığımız, oyunlar oynadığımız, yağ satıp bal sattığımız mendilleri
salladığımız ellerde. Hasan da tıpkı çocukluğumuzdaki gibi samimiyetiyle
merhaba deyince, odam çocukluk koktu. Ne güzel bir kokudur, çekebilene. Üstelik
boş da gelmemiş, fikrini beğendiğim arkadaşım. Zamanın ipini koparmış boğa gibi
koştuğunu o da fark etmiş olmalı ki, ''ilkokul arkadaşlarıyla buluşalım mı''
dedi. O, zamandan, çocukluktan, arkadaşlıktan,
şimdiki iletişim(siz)likten, vefadan bahsederken ben kalbimi yokladım. Kalbimiz
nerede atıyorsa yaşam da oradaydı. Bunca yıl farklı yerlerde kalbimiz atmış,
başka hayatlar yaşamış, evlenmiş, çocuk sahibi olmuşuz. Sevincin gökkuşağını,
hüznün karasını yaşamışız. Yol alırken yolda görsek içimizden ilkokul arkadaşı
demiş, belki bir baş selamı verip geçmişiz, şimdiyse buluşmak istiyoruz. Olurdu
tabi, neden olmasındı ki. Hoş bir anı olurdu. Buluşmanın en özel davetlisi
ilkokul öğretmenimiz olunca işte orada 'evet, evet buluşalım' a dönüştü icabet
edişim. Hasan'ın fikrine hayat vermesi ilk watsap grubu kurmakla oldu. Sonrası
''niyet hak olunca, akıbet de halis olur'' durumu. Halka genişledi ve buluşma
ayarlandı.
2019'un 17 Şubat'ı diğer bütün tarihlerden farklılığı ile
anı'larımızda yerini aldı. Masada öğretmenimizin yıllarca sakladığı bir
fotoğraf ve her birimizin hiçbir kötülük bulaşmamış siması. Fotoğrafın arkasına
atılmış tarih; 1991-1992. Kiminin memleketini hatırladık da ismini
hatırlayamadık, kiminin soy ismini, kiminin adını. Sonunda ise her birimiz
birbirini tanıdı. Konuştukça yıllar aradan çıktı, sanki dün çocukmuşuz da bugün
büyümüşüz gibi olduk. Teker teker, arkada kalan yılları birbirimize anlattık.
Hepimizin mesleğinden ziyade, hayattaki yer tutuşumuz birbirimizi mutlu etti.
Masada iki eğitimci olunca eğitimden, çocuklardan konuşmamak imkansızdı.
Birbirimize verilen tavsiyeler yol açıcı oldu. Biz bu konuları konuşurken
öğretmen olan arkadaşımız Hasan'ın öğrencileriyle karşılaşması ise güzel
tevafuk oldu. Öyle ya, öğretmeninin yanında öğrenciyken, öğrencileriyle
karşılaşması, öğrencileri için de farklılıktı. Öğrencilerinin 'kuralcı öğretmen' tahlili, öğretmeninin
yanında Hasan'ı elbette rahatsız etmedi. Eğitimde rehber olmak, öğretmekten
daha evla olduğunu biz ilkokul öğretmenimiz Nevzat Altınay'dan öğrendik.
Soyadını kalbinde taşıyan öğretmenimiz, umarım bizi 'yetiştirmişim' rahatlığına
kavuşmuştur. Dürüstlüğün, iyiliğin, hakperestliğin, samimiyetin ne denli kıymetli
olduğunu öğrendik ve yolculuğumuzda rehber eyledik.
Güzel sesi vardı Nevzat Hocamızın. Hala kulaklarımdadır naif
sesi;
''Karanfil deste gider, hah hah ha nanay
Kokusu dosta gider, hah hah ha nanay
Benim kalbimde sensin, hah hah ha nanay
Senin kalbinde kimler, hah hah
ha nanay''
Söz verdi, bir dahaki
buluşmamızda kulaklarımızın pasını silecek. Hocamızın 'buluşalım' daveti geldiğinde ''mutlu oldum''
demesi fikir babası Hasan'a teşekkürlerimizi sundurttu. İyi ki bu fikir çıkmış
ve hayata geçirmişiz. Vefamız daim olsun. Gelmek isteyip gelemeyen, muhtemelen
ne gerek var yıllar sonra deyip gelebilecek olsa da gelmeyen, son anda bahanesi
kuvvetli olup katılacakken katılamayan, ulaşamadıklarımız, ulaşıp da cevap
alamadıklarımız oldu. Olsun, gelenler gelemeyenleri unutturdu. Bir dahaki
buluşmamızın katılımının kalabalık olması temennisini dile getirdik. Nevzat
hocamızın bizi tek tek tahlili en heyecanlı anlardandı. Beni sakinliğimle,
hitabetimin güçlü oluşuyla hatırlaması kalbime sıcaklık verdi. Mehmet'i,
Emine'yi, Süleyman'ı, Ramazan'ı, Fatih'i, Sedat'ı, Hasan'ı gözlerine bakarak o
günleri anımsaması onda nasıl hisler oluşturmuştur bilemem ama bizdeki hisler
ruh dünyamızdan taştı da buluştuğumuz mekanın duvarları şahit oldu. Mutlu
olduk. Biz teneffüse çıktığımızda onun sınıfta kalıp, ortalamanın gerisinden
gelen öğrencilerine yardımcı olması, kendi evlatları gibi gördüğü
öğrencilerinin fotoğrafını cebinden çıkarması, evinin kapısını hep açık tutması
hepsinden öte kalbinin kapılarını bize hiç kapatmamış olması takdire şayan.
Varlığınız, öğrencilerinize zenginlik Nevzat Hocam.
Mehmet, Süleyman, Hasan
hatıramda hep birdi. Yine bakışlar aynı, hayata sıkı sıkıya tutunmuşlar.
Gazozun içine çikolata katıp, o kattıkları çikolatayı geri çıkartma zevki
çocukken ne kadar mutlu etmişse şimdi de gözleri öyle parlak. Şimdilerde gazozu
ayrı, çikolatayı ayrı ayrı tüketseler de, yıllar evvelin kahkahası aynı.
27 yıl sonra gelen buluşma, ruhumuza iyi geldi. En saf, en deli, en komik,
en samimi yanımız sandalyesini çekti masamıza oturdu. Dilerim her buluşmamızda çocuk yanımız, bizimle olur'...