Alihan ve Ayşegüller Neden Okulun İlk Günü Heyecanını Yaşayamasın…

Son zamanlarda bazen değil, her zaman neredeyse düşünür olduk her birimiz; sessizliğimizi feryadımızdaki. Acıyı yaşamayı dert yaşamak olarak bellerlermiş eskiler. Dertleri yoksa acıda yokmuş onlar için. Bilmezlermiş ki psikoloji nasıl bozulur da depresyona girilir. Hem depresyona girecek zaman mı var ki; yaşamın koşullarını yerine getirirken. Şimdiyse dert denilen günün içine karışmış sanki. Her gün, dertle birlikte gelir gibi suratımıza yapışmış derdin hüznü de acı yaşar olmuşuz her birimiz.

Ne yazın sıcaklığı, ne Eylülün serinliği, ne de kışın yağmuru yarar olmuş içimizin acısını hafifletmeye.

Sanki, öyle gibi tavrımızın sebebi işte.

Ya biz beceriksiziz, ya biz haklıyız.

Bugün gazetemizde yayınlanan ikinci haber düşündürdü beni. Doğu'da çocukları tarladan çıkarıp okula getirmek için üste para verilen ailelere ne kadar sevindiysem Serik'imizin Hasdümen köyünde Servissizlikten okula gidemeyen 14 öğrenciye de o kadar üzüldüm. Çaresizken biz çare üretemiyorsak yazık halimize dedim. Eğitim Şart ifadesi dillere düşmüşken, ifadenin içeriğine girememek ne fena Antalya'mızın Serik'inde.

Dünyanın tüm ülkelerindeki en ücra köylerin gelişimi için eğitim şartken eğitimi kolaylaştırmak bu kadar mı zor acaba? Eğitim, eğitim, eğitim derken eğitimin resmi ellerle verildiği okullara ulaşım söz konusu dahi olamamalıyken bizim bu sorunumuzun sebebi nedir? Çözümsüzlük sebebin hakikaten sonucu mudur? Sanmıyorum… Hayır, hayır sanmıyorum, eminim. Geçen yıl Sınıf Birincisi Alihan'ın bu yıl servis olmadığı için okula gidememesi çözümsüz olamaz. Abisi gibi zehir gibi bakan belli ki onun gibi de başarılı olacak olan Ayşegül bırakın ailesinin elini tutup bir hafta önce okula gitmeyi hala okula gidememenin endişesi içinde. Kimbilir küçücük dünyasında belki de asla gidemeyeceği korkusu içerisinde. Alihan ve Ayşegül'ün Dünyanın en güçlüsü, her şeyi yapan olarak gördükleri babaları ise yetkililerin kendilerine sundukları çözüm önerilerini kendi çocukları dahil 14 öğrencinin de tatmin etmediğini dile getirmekte. Onun istediği geçen yıllarda olduğu gibi çocuklarının taşımalı eğitime giderken servisle gitmesi. Kendisiyle görüştüğümüz gerçekten eğitim gönüllüsü olduğuna inandığımız kaymakamımız Ahmet Ümit'e sorunu ilettiğimizde sorunun giderilmesi için talimat verdiğini söyledi. Zaman bu olaya çözüm getirebilecek mi bakacağız. Hani manşetlere taşıyoruz ya, dershane için öğrencilere servisler sağlanıyor diye, şart olan eğitim ve öğretimine devam edemeyen bu çocuklara üzülüyorum işte. Çare yok değil elbette var. Ama bu bir hafta içerisinde bu çocuklara neden çözüm bulunamamış, Alihan ve Ayşegüller neden okulun ilk gün heyecanını yaşayamamış anlasam da anlam veremiyorum.

Üzeri asla kapanmayacak olan Okula başladığımız ilk günü hepimiz çok iyi hatırlamak isteriz değil mi?... Tıpkı Ayşegül gibi.

Şimdi zaman; 14 çocuğun servisle evinden alınıp, evine bırakılmak istendiği gibi mi geçecek yoksa olmasına inandırılan durum gibi mi geçecek? Bekleyip göreceğiz.

Ümidimiz; Kaymakamımız Ahmet Ümit'in çözüm üreteceğine inancımız…

İçine feryadını gizlemiş sessizliğimiz kalmasın, çarenin olduğu yerde çaresizlikmiş gibi olması gereken durum olmasın, Bugün çözümü varken çaresizliğin, yarınlar çaresizlikle geçmesin. Çare bizken, Çaresizlik içinde kıvranmayalım.