Güneş, sabah uyananlara dünya üzerinde, doğacak. Aslında hiç batmayan, bizce doğacak. Üzerinde yaşadığımız dünya döndükçe onu doğurup, batırıyoruz.
Bazen oluyor hiç doğmayacakmış gibi. Bu hissi hiç yaşadınız mı? Gecenin karanlığı, yüreğinizin zifiriliğinden daha aydınlık. Yarın asla güneş doğmaz. Bu gece bitmez. Kolayına da bitmez, zoruna da. Uyku kaçak. Gece bir dinlenmeyken, yorgunluktan bitap düşmüş siz, nefesinizin kesikliğiyle bol acılı oksijen almaya gayret edersiniz. Gözlerinizde bilinçli bir perdelenme, kulaklarınızda sessiz bir çığlık, donmuşluğunuzla.
Güneş asla doğmaz bu sabah.
Kıymık batmış da çıkaramamışsınız yüreğinizden. Acıyor derinden, derinden. Yüreğiniz her kıpırdanışta, ilk kıymıklı yer acı veriyor. Çıkaramadığınız o kıymık, size hiç de sadakatli davranmıyor en iyileşecek durumda, durmadan daha da derinlere batıyor.
Güneş asla doğmaz, asla.
Derken, sabah oluyor. Doğuyor güneş. Tüm aslalarınıza rağmen ışığını gözünüze sokuyor. Doğmaz dediğiniz güneş sıcaklığıyla sizi kucaklıyor. Siz yüreğinize doğduramasanız da doğuyor. Bu sabah da. Tıpkı sün sabah olduğu gibi. Dünkü halde olmayan siz, bugünkü güneşi farklı kabul etseniz de, o bir başkasının kabul olmuş dua ehemmiyetiyle, tüm keyfiyetsizliğinize rağmen dize geliyor.
Boş ve yırtık bir çuval gibi atılmış halinizle bile, görebiliyorsunuz ki güneş muhakkak doğuyor. Hiç batmayan, hiç terk etmiyor sizi. Aslalar, muhakkaklara dönüş yapmışken, siz aynı kalamazsınız. Muhakkak, aslalarda yaşanacak ama, mutlak olan o aslalara kadar size muhakkak lütuflarda yerleştirmiştir. Yerleştirdiğine şahit oluyorsunuz. Her sabah iyi ki güneş doğuyor ve ben uyanıyorum dediğiniz günler oluyor. Yepyeni aslalarınız oluyor sonra. Olumsuzlukların topunu hayatınızdan def etmek adına, güzel aslalarınıza izin veriyorsunuz.
Güneş doğuyor, batıyor, doğuyor, batıyor. Doğsun desek de, doğmasın desek de. Hani diyor ya üstad (Necip Fazıl): ''Hayatı müsvedde yaşamayın. Temize çekmeye vaktiniz olmayabilir.'' Benim evvela kendime, sonra dönüp yine kendime, sonrada size diyeceğim o ki üstad fevkalade haklı. Hayatı temize çekmeye vaktimiz kalmayabilir. Her günümüz, bir önceki günün gururuyla, bir sonraki güne hazırlık şükrüyle geçmeli. Hayatın bize yarın asla güneş doğmaz dedirttiği, muhakkak ki güneşin ısısıyla eriyip gidiyor. Üzerini çizdiklerinizin çokluğu defterinizi müsvedde gibi gösteriyor. Ya silmesini bileceksiniz o çizikleri, ya da çiziksiz bir hayatı yaşamayı öğreneceksiniz.
Güneş muhakkak doğuyor.
Ben astronot Wang Yaping gibi 90 dakikada bir dünyayı dolaşıp, bir günde tam 16 kez güneşin doğuşunu izlemek istiyorum.
Öğrenmeliyiz bin kez, güneş doğuyor. Ve milyon kez bilmeliyiz ki; Güneş sabah uyanamayanlara doğmayacak.