Öğretmenler eğitim çalışanlarına şiddete karşı iş bırakma eylemi yaptı. Öğretmenler, ‘Artık yeter! Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz! Can güvenliğimiz sağlansın, gerekli tedbirler alınsın!” dediler.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Serik’te de öğretmenler eğitim çalışanları öğretmenler bırakma eylemi yaptılar ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanarak basın açıklaması yaptılar. Sabah saat 11.00’da Türk Eğitim Sen üyelerinin toplantısı ve açıklaması ile başlayan tepkiler; saat 12.00’da Eğitim İş, Eğitim Sen ve Hürriyetçi Eğitim Sen’in basın açıklaması ile devam etti.

Meydanlara inen öğretmenlere çocukları ve aileleri de destek verdi. Basın açıklamasına katılan öğretmenler yakalarında ‘Öğretmene Şiddete Dur De’ rozetleri taktılar ve siyah tişörtler giydiler. Eğitim çalışanlarına şiddeti protesto eden dövizler ve pankartlarla açıklamalar yapan öğretmenlere vatandaşlar da destek verdi.

 

İlk Açıklama Türk Eğitim Sen’den

Serik Atatürk Caddesi Cumhuriyet Meydanında gerçekleştirilen basın açıklamasına eğitim çalışanları eyleme üzerlerinde siyah tişört, ellerinde pankart ve dövizlerle çıktı. Öğretmen çocukları Ozan ve Oğuz Özgün “Şiddete Hayır”, “Öğretmenime Dokunma” yazılı dövizlerle babasına destek verdi.

D S C 0029-2

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Serik Temsilciliği yönetim kurulu üyesi Tuncer Çakır tarafından yapılan basın açıklamasında şunlar ifade edildi; “Kamuoyunu ve eğitim camiamızı büyük yasa boğan şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde okul müdürü olarak görev yapan İbrahim Oktugan, bir öğrenci tarafından menfur bir saldırıyla silahla vurularak canice öldürüldü. Öncelikle kıymetli meslektaşımıza Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz.

Okullarımızda öğretmene şiddet, mobbing, taciz, itibarsızlaştırma vakaları ciddi önlemlerin, yasal düzenlemelerin ve esaslı politikaların hayata geçirilememesi nedeniyle maalesef had safhaya ulaşmıştır.

Disiplin yönetmeliklerinin yetersizliği, eğitimcilerin itibarını zedeleyen ve sadece adı değişen öğretmeni şikâyet hatları, öğretmenlik mesleğinin mülakat, torpilli yönetici görevlendirmeleri, rotasyon, performans, şeffaf olmayan ödül ve ceza gibi uygulamalarla rencide edilmesi, hem ekonomik ve sosyal hem de özlük haklarının gasp edilmesi, eğitimcilerimizi tahkir eden yayın, tutum ve açıklamalar, “eti senin kemiği benim” şeklindeki güven ve teslimiyet anlayışının çok gerilerde kalması tüm bu şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır.

Çoğu okulumuzda güvenlik görevlisinin bulunmaması, güvenliğin sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılması, kamera sisteminin olmaması şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır. Oysa her okulumuza güvenlik görevlisi alımı yapılması ve okullarımızın tamamında kamera bulundurulması hayati bir zorunluluktur.”

Bayram Bayram Gibi Yaşandı Bayram Bayram Gibi Yaşandı

3 Sendikadan Ortak Açıklama

Eğitim çalışanlarının eylemleri saat 12.00’da Eğitim İş, Eğitim Sen ve Hürriyetçi Eğitim Sen’in basın açıklaması ile devam etti. Burada yapılan eylem ve açıklamaya Serik Belediye Başkan Yardımcısı eski Eğitim İş ve Birleşik Kamu İş Genel Başkanı Mehmet Balık ta destek verdi.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından sendikaların ortak basın açıklamasını; Eğitim İş Temsilcisi Şafak Erdoğan, Hürriyetçi Eğitim Sen Serik Temsilcisi Hakkı Altmışdört ve Eğitim Sen Temsilcisi Esra Tayyar yaptılar.

“Artık Yeter”

Yapılan ortak açıklama metninde şunlar ifade edildi;  “Artık yeter! Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz! Can güvenliğimiz sağlansın, gerekli tedbirler alınsın!

Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.

Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir.

Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.

Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. "Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür."

Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur.

D S C 0068-3

“Daha Kaç Eğitim Emekçisinin Can Vermesi Gerekiyor?”

Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz:

Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor?

İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır.  Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz? 

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.

D S C 0054-1

Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri;  öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır.

Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler;  liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir.

Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.

Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir.

Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı,  eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.

Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.

Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır.

Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır.

Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.

Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır.

Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.

İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır.

Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz! Artık yeter! Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz!”

Haber: Osman Türkçe

D S C 0057-3D S C 0048-2D S C 0042-2D S C 0018-2D S C 0012-3D S C 0007-3

 

Editör: DÖNDÜ ŞAHİN