Bilim adamları, felçli köpekleri burunlarından aldıkları kök hücreleri enjekte ederek tedavi etmeyi başardı.
Ve; Gazze'ye bomba yağdıran İsrail, bebekler dahil yüzlerce insanı öldürdü.
Köpeğe daha iyi yaşam hakkı veren insan ‘türü', bazı insanların yaşam hakkını elinden acıta acıta alıyor.
Gidenler söylüyor, savaşın soğuk yüzü, Gazzelilere pek değmiyor. Kanıksamak demeyelim de olanı, olacağı biliyorlar. Olmuşundan.
1,5 yaşındaki bir bebek, hangi hesaplara kurban gittiğini bilmeden, geldiği yere dönüyor. Göreceklerini görmeden. Bilmeden geldiği yerin güzelliklerini. Koklamadan bir çiçeği.
Bir şehit babasının dudaklarından dökülen “Dünyanın her tarafındaki sefaletin, kanın ve gözyaşının temelinde cehalet var. Bu pis oyun bitmelidir.” Cümlenin verdiği mesajdır belki de kurtuluş.
Cehalet…
Kıyma olmuş yüreklerimiz, anlatabilir mi ‘pis oyunun' bitme çarelerini. ‘Gözleri kör', ‘kulakları sağır' insan(!)lara hangi masum gerekçeleri gösterebiliriz. Masumun adı ‘çocuklarımızın' kanını döktükçe şişen yüreklerine nasıl ‘iğne batırabiliriz.' Vücutlarına yük olan kalplerine ‘taş' bile deyip, taşa hürmetsizlik edemeyiz.
Yeryüzünün meleklerine biçilen haksızlığa sessiz kalamayız da ‘mühürlenmiş' kalplerine de duyuramadığımız ‘hak'kı biliyoruz. Maalesef.
Gözlerinden ışıltıları sökülmüş yavrular, ‘çocuk hakları gününde' ağzını açamadılar. Onların hakkı, sürekli patlayan bombaların sesi oldu, yine…
Savaşın ortasında, kan gölüne arkasını dönüp oyun oynayan çocuk, oyun arkadaşınım senin. Kabul et beni de. Oynayacağımız oyunlarla büyüyelim ikimizde. Cehaletin büyüttüğü ‘pis oyunlarla' değil.
Gün gelsin, o gün bugün olsun. Bayramlık elbiselerimizi giyelim. Kalbimizin üzerine annelerimizin oyaladığı kırmızı karanfili takalım. El ele, barışa yürüyelim. Elini öpelim barışın. Hakkımız geçsin; bir daha terk etmesin bizi.