Öyle karışmış ki oda, annem girse '' Köpek eniğini kaybetse bulamaz burada'' derdi. Neyse ki burası benim odam değil. Annem haklı olurdu şu kıza öyle söylese. Günler değil, aylar geçmiş elini sürmemiş odasına. Eşyalar dile gelse şikayet üzerine şikayet gelirdi. Yastığının altında kalmış 3 kemirikli elma, aylar öncesinden kokusunu salmış bile odaya. Sigara içmiyor ama çekirdek tiryakisi olduğu belli. Odada çekirdek kabuğu olmayan tek yer, elbise dolabının üzeri. Boyu yetse orası da nasibini alacakmış belli ki. Bu evin banyosu olmalıydı ama sanırım orasının yolunu unutmuş bu saçı yapıklanmış meczupvari kız.

Sadece odasına mı dokunmamış bu kızcağız, hayır. Beynindeki dolaşıp duran o sallantılı düşüncelerle hissedeceği duygularını yerli yerine koyamamış bir türlü. Kaynıyor kazanı, altına odun attıkça da harlandırıyor. Gönül meselesi belli. Çocuğu olmadığına göre bir evlat hasreti değil yaşadığı. Anne- baba yokluğu da olabilir diyeceğim ama yıllar evveli bir kazada kaybetmişti kıymetlilerini. Defalarca denemişliğim var konuşsun diye ama tek bir kelimeye mecali yok garibanın. Bak işte ben de yapıştırdım hemen mahallenin dilindeki kelimeyi. Gariban. Gariban kime denirdi; kimsesi olmayan, zavallı. Zavallı demektense 'gariban' sanki daha iyi. Birbiri yerine kullanılsa da zavallı denmesin zavallıcağıza(!), gariban densin.

Gönlü açıkta kalanlar böylesine üşür, gönlü yıkılanlar bu denli düşkün olur, gönlü kırıklar yerlerinden kalkamazlar, gönlü deliler divane olur, gönlü geçmişlerin hayatı çürür, gönlü yorgunlar sabahları uyanamazlar, gönlü kanayanların bir daha aşka abdesti tutmaz, gönlü temizlerde belli olurdu tek leke. Gururlu gönüller bir daha asla güvenemezlerdi. Cehennemi gönlünde yaşayanların cenneti mümkün dahilinde bile değildi.

Merhametli bir gönülde başka bir gönle rahmet olamazdı artık. Gönlü bir defa yaralanmışların iyileşmesi 'ölümsüzlüğü' bulmak kadar imkansızdı. Gönül gözünü kapatanların açılmasıysa kanadı kırık bir kuşun uçması gibiydi'... Zamanında gönül bağlamışken birine, o biri bağından kopup gitmişken, şu gariban kız neylesin odasının düzenini, aklının salim oluşunu, duygularını yerinde görmeyi. Gönlüne uzaklaşmış, hayata mı yakın olacak. Gönül pınarı kurumuş, evindeki sularla mı oynaşacak. Gönül teli kopmuşken ses mi verecek, car car soru soran bana. Gönül kapısını kapatmışken , yeniden kapının ardındakini mi gösterecek bana. Annem bana hep ''Gönlü mahzun olanın, dostu Allah'tır.'' derdi. Belki de bu gariban kızı böyle bırakmak daha iyi olacak. Varsın sorularım cevapsız kalsın. Buraya gelmemeliydim, şahit olmamalıydım. Çıkıyorum bu odadan, kırık dökük de olsa göğüs kafesini terketmeyen gönlüyle başbaşa bırakarak bu gariban kızı.

- Ben gariban değilim!!!

Evet, evet ses yaralı gönüllüden çıktı'...