Aklının inkar ettiğine yüreğin inanmıyor. Yüreğinin kabul etmediğini aklın almıyor. Acının bir saati var mıdır? O saatte gelse en yıkıcı haber inanır mısın, olduğuna. Kabul edebilir misin? Gece değil, sabahın erken saati değil, öğleyin mesela daha hafif gelir mi. Daha inandırıcı. Bir anda da olsa…

Ölüm mesela. Daha dün kahkaha savurduğun arkadaşın, dostun, seni en iyi anlayan ölmüş deseler ‘hadi be', ‘inanmam' dan önce hangi kelimeleri kullanabilirsin inandığına dair. İnanılmaz gelen kelimeleri sıralar, inanmak için tekrarlar durursun o ölmüş, o ölmüş, o ölmüş… İçinin seslendirdiği kelimeler inandırır, bir zaman sonra. Gözyaşın da şahidin olur. ‘Daha yeni evlenmişlerdi. Daha hiç evlilik yıldönümü kutlamamışlardı, bebekleri olacaktı, gün almışlardı doğuma. Not düşmüştü hatta; alacak verecek defterine; “Para ayarla; Oğlum geliyor.” Derken bakarsın ki hala inanmaya çalışmaktasın. Sonra, önce aynı şeyi yaşamışların anılarını hatırlarsın bir bir. Çocuğunu falan da göremeden ölmüştü ne çok beklemişti o da, filan iki günlükken görmüştü, daha başkası evlendikleri gün ölmüştü de kadın hayatta kalmıştı, bir defa öpemediği kocasının tabutunu öperek uğurlamıştı. Bu hatıralar inandırıcı kılmaya uğraşadursun aldığın haberi, sen yaşanmışlardan çok yaşanabilecekken yaşanmamışlara kulaç atmaya çalışırsın, hareket edemeyeceğini bile bile.

Biriken anılar mı iyidir hatırlanması için, hatırlanacak anı biriktirememek mi iyidir. Unutmak için; yaşanmamışlık mı en iyi olan, yoksa en azından yaşadı da gördü mü elzem olan. Biz takdir etmiyoruz ya, ikisi de birbirinden kötü. Belki en acısı bir bebeğin dünyaya gelmeden kaybetmesidir babasını. Oğlum diyemeden kendine adam olmak zorunda kalması. Bir elinden annesi tutarken diğer elinin boş kalması. ‘Benim babam' diyemeden ‘anne babamı anlatsana' demesi.

Bir nefeslik can, çıktığı an asli vatanına doğru yoklukla varlık arasındadır. Bir tarafında az evvel var olduğu, diğer tarafında hep var olup da bu güne kadar yokmuş gibi olan.

Gözünün görmediğine inandıysan dün, gözlerin göremedikleri kabul eder ‘güzellikle' varlığını.

An genişler, hükmeder sırra. Gördükleri cansız cesetken, nefesini vermiş olan sen aralarında dolaşırsın, nefesi sıcak olanların.