Bu anneler; doğuştan mı böyleler yoksa doğum anında onlara paketlenmiş olarak mı armağan ediyorlar bu enerjiyi. En yorgun hallerinde dahi stoktaki enerjilerini kullanıyorlar sanki. Evet evet, bence onlar ilahi bir içecekle enerjileniyorlar doğum anında. Hem de her doğumda. En pasif, beceriksiz, suskun kızlar doğumdan sonra aktif, becerikli ve hiç susmayan kadınlar oluveriyorlar. Susmuyorlar.

Susmuyorlar. Sayısı kaç olursa olsun her bir evlatla yeteri kadar – hatta yeterinden de fazla- konuşuyorlar. Uyanırken, yüzünü yıkarken, kahvaltı hazırlarken, televizyon izlerken, temizlik yaparken, hatta uykudayken bile. Siz kapıyı çekmiş sokağı dönmüş olsanız da o hala ardınızdan konuşuyordur. Şikayet değil elbet. Hem neyin şikayeti, her kadın bunu tadacak. Erkekler de üzüm üzüme baka baka…

Şimdi hangimizin annesi; daha sabahtan “hadi geç kaldın kalk”, “kahvaltı hazır”, “aç karnına gitme, aklın çalışmaz”, “sıkı giyin”, “Allah yolunu açık etsin”, “kendine dikkat et”… Azıcık geç kalsanız “nerdeydin”, “başına bi şey mi geldi, öldüm meraktan”, “hadi yemek hazır”, “e bugün neler yaptın” dememiştir. Hem de cevap alamadığı sorulara üç beş kelime daha ekleyerek.

Onun duaları, istekleri, evhamları, öğütleri bitmek bilmez. Yarın ölecekmiş gibi bugünden bildiği her şeyi öğretme telaşı, eteğindekileri bize boşaltma derdi, ve el verme hali…

Biz anne olmadan bilemeyiz, onlardaki bu aşırı ilgilerin, üstün sorumlulukların sırrını.

Sıkıntı yapmıştım bir ara “ah annem, kaç yaşındayım hala ne yapacağımı, bana söylüyor” diye. Kısa bir süreliğine evde olmayan annemin o susmayan hallerini özledim. Kulaklarımda çınlarken onun sesi, o olmadan bu hayatın çok da yaşanılır olmadığını anladım. O olsun, hiç susmasın isterse. Onun sesi duyulsun hep evde. Oysa benim annem en sessiz kadınlardandır. Anneler evlatlarına konuşuyorlar hep. İyi ki de konuşuyorlar. Yoğurt kapları biriktiren annesine kızan kızı, yoğurt kapları biriktirirken bulduğunda kendini ‘annesi' gibi olmanın sevinciyle kızına öğüt veriyordur gözyaşları içerisinde “Bir gün anne olunca anlarsın” diye. Aldığım beddua da, dua da budur benim: “Bir gün sende anne olasın, anne olunca anlayasın”

Anneler siz hep konuşun emi. Susmayın. Tıkanmış kulaklarımız duyuncaya kadar haykırın, melekiliğinizi.

Bu dünyanın anne olmaya ihtiyacı var. Dünya doğurmalı; şefkati, tükenmek bilmeyen sevgiyi, merhameti, hoşgörüyü, bir olmayı…

Dünya söylenmeli, susmamalı; “kalk hadi geç kaldın”, “kendine dikkat et”, “kavga etme”, “iyilik yap, iyilik bul” diye…