Antalya Kent Müzesinin düzenlediği konferansta konuşan Dr. Attila Erden, Tahtacılar olarak bilinen Alevi Türkmenlerini anlattı. Erden, Anadoluya 1071den çok önce gelip yerleşen Tahtacılar, aslı astarı olmayan söylemlerle hep yanlış tanındılar. dedi. Geleneklerinde Şaman, Budist ve Mani dinlerinin izlerine rastlandığını vurgulayan Dr. Erden, Örneğin Eline, beline, diline sahip ol sözü, M.Ö. 600lü yıllara ait Budist metinlerde vardır. Ölü gömme biçimlerinde yeniden diriliş, ölümden sonra yaşam anlayışına rastlarız. Ölüm kelimesini kullanmazlar; göçtü, uçtu, hakka yürüdü, sır oldu derler. Ölenler elbiseleriyle, yatağı ve yorganıyla gömülür. Mezarlıklara yiyecek ve içki konur. Hıdırellez gibi törenleri mezarlıklarda yaparlar. Yerleşik hayata geçen Tahtacıların büyük bölümünde bu kültür yok oldu. Ancak Kazdağlarında bugün hala bu kültür devam etmektedir. dedi.
Tahtacıların Orta Asya kökenli Oğuz boylarından geldiğini belirten Dr. Attila Erden, Gelenekleri, ibadetleri Orta Asya Türkmenleriyle büyük benzerlik taşır. Yerleşik kültüre geçmeden önceki ev yapıları, bugün Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistanda görülen çadır evlerle aynıdır." dedi. Tahtacı isminin kurdukları evlerden geldiğini söyleyen Erden, "Birbirine geçmeli tahtalardan oluşan evler kubbelidir. Üzerine çıkılsa bile yıkılmaz. Hatta Roma uygarlığının mimaride kubbe sistemini buradan aldıkları söylenir. dedi.
Tahtacıların Anadolu'da yoğun olarak Adana Kozan ve Mersin Durhasan başta olmak üzere tüm Toroslar, Ege Bölgesi, Marmarada Edremit Körfezi ile Kaz Dağları ve Trakyada yaşadıklarını anlatan Erden, Dağlık yörelere yerleştiler çünkü tarih boyunca baskı gördüler. Cemlerini gizli yapmak zorundaydılar. Osmanlıda zorunlu iskana tabi tutuldular. diye konuştu.